15 Şubat 2010 Pazartesi

Sosyal Medya Yanlışları

Sosyal medya; son günlerin en fazla konuşulan, tartışılan platformu. Müşteriler markaları sosyal medyada görememekten veya görüp de aktif hale getirememekten yakınırken, markalar kullanma kılavuzu olmayan ve her kafadan bir sesin çıktığı bu platformdan en verimli nasıl faydalanacaklarını aradılar. Kimisi kuyruklu yıldız gibi kayıp geçti, kimisi çok konuşuldu olay oldu, kimisi aradığını bulamayıp kayboldu.

Şöyle dönüp bir blog alemine bakarsanız bilen bilmeyen, internet kullandığı için kendisini deha sanan herkes bol bol konuşuyor, herkes markalara tavsiye vermek peşinde... Bir marka çalışanı olarak inanın ben de en az siz marka yöneticileri kadar çok korkuyorum bu gevezelerden.

İyi ama bir yerlerde yapılan yanlışlar var. Ve bu yanlışlar her yerde tekrarlanmaya devam ediliyor. Nedir bu yanlışlar?

  1. Sosyal medyayı bir reklam aracı olarak görmekle başlıyor. Sosyal medya bir reklam platformu değildir. Outdoor mecralarda kullandığınız reklamları burada jpeg olarak yapıştırıp sırtınızı dönüp gidemezsiniz. Çünkü paylaşım interaksiyon getirecektir. Reklamın altında reklamı beğenen, beğenmeyen herkes yorum yapmaya başlayacak, soru soracak, cevap bekleyecek. Markanıza aşık olanlar kadar, hatta zaman zaman daha fazla, markanızla kötü deneyimler yaşamış olanlar konuşmaya başlayacak. Bazı markaların yaptığı gibi "Ben lafımı söyledim, beğenen beğendiğini alır" dediğiniz an markanın bittiği andır. Marka mesajını yayalım derken, bir anda ters köşeye yatmak zorunda kalabilirsiniz.

  2. Sosyal medya platformlarında hesaplar yaratıp, bir süre hevesle yazdıktan sonra ilgi göstermemek, iletişimin dozunu azaltmak ve hatta tamamen bırakmak... Yani hesabınızı "ghost town"a çevirmek. Bu yanlış daha çok sosyal medyayı reklam aracı olarak kullanan markalarda görülüyor. Reklam mesajını ulaştırdığınız kitle bir süre sonra, terk ettiğiniz hesabınızla ilgili olumsuz yargılara varıyor.

  3. Türkiye'de sosyal medyaya has en büyük yanlış entegrasyonda boy gösteriyor. Daha önce sosyal medyada varlık göstermeyen markalar, PR ajansları veya 3. partiler yardımıyla bazı listelere ulaşıyorlar. Bu listeler genellikle uzun zamandır sosyal medyada aktif olan, daha da önemlisi çok kişi tarafından takip edilen kişilerden oluşan bir liste. Ve bu liste sanki bir altın madeniymişçesine pek çok marka tarafından kullanılıyor. Bu listede yer alanlardan biri olarak en fazla gördüğüm sahneyi size anlatayım:
Bir e-posta alırsınız. Bir etkinliğe davet ediliyorsunuz. Hem işim hem de merakım doğrultusunda mümkün olduğunca katılırım. O gün mekana gittiğinizde birkaç kişiyi görmeniz hangi listenin kullanıldığını anlamanız için yeterli olur.

Birkaç kişiyle merhabalaşır, sevdiklerinizle sohbet edersiniz. Kapıda karşılayan ve isim kontrolü yapanlardan başka kimse gelip, hal hatır sormaz. (Davet eden marka tarafından bahsediyorum.) Derken sahneye biri çıkar. Yeni üründen, şirketten vs den bahseder. Basın ordusundan biriymişsiniz de, hemen gidip blogunuza yazacakmışsınız gibi hiç de ilginizi çekmeyen rakamlardan, içeriklerden bahsederler.

Ha olur da marka yetkilisine bir şey sormak isterseniz asıl çakılma buralarda yaşanır. Sizi davet eden o e-postanın altında ismi yazan yönetici sizi tanımaz bile. Çünkü muhtemelen PR ajansı veya dijital ajansları "Bu aralar çok trend. Blogger da çağıralım" demiştir.

Ama illa reklam amaçlı da kullanmak isterim diyenlerdenseniz; en azından hazır listelerle iş yapmayın. Araştırın... SİZ araştırın, 3. partilere bırakmadan... Hedef kitlenize yakın olabileceğini düşündüğünüz kişileri şöyle bir inceleyin. Aktif olması bir kriter olmadan... Yazdıklarına, paylaştıklarına, tarzına bakarak...

Sosyal medya çok daha verimli kullanılabilir.. İşi bilmeyen ajansların, danışmanların elinde kalmadan... Pazar araştırmalarında, focus gruplarda, çağrı merkezinde yapılan iletişimlerde, iç görü oluşturmada, rakip analizlerinde, sektörel araştırmalarda, müşteri verilerinizi derinleştirmede, yoğun şekilde aldığınız bir şikayeti genel olarak cevaplamada...

Sosyal medya hakkında yazılacak daha çok şey var. Ama şimdilik şu birkaç küçük öneri ile tamamlayabilirim:

  • Çok takip edilmek için abuk sabuk hediye kampanyaları yapmayın. Önemli olan takipçi sayınız değil. Takipçilerinizin sizinle ne kadar iletişimde oldukları. 3000 kişilik takipçi listesiyle monologlar oynamaktansa 500 kişiyle karşılıklı iletişimde olmayı seçin. Çünkü bu platformun doğası iletişimin karşılıklı olmasından geçiyor.

  • Takipçilerinizi sevin, müşteriniz olmasalar bile ve onları şaşırtın. Basına vermediğiniz ilginç haberlerinizi, samimi paylaşımlarınızı onlarla yapın.

  • Siz basını takip etmeyin, basın sizin sosyal medya paylaşımlarınızı takip etsin. Siz hedeflediğiniz kitleyi takip edin, gerçekler orada...

  • Public paylaşımlar yapmak, hesaplar oluşturmak zorunda değilsiniz. Ancak sizinle ilgili kötü deneyimleri olan ex-müşterilerinize dokunmak için zaten bunlara ihtiyacınız da yok. Takip edip, iletişime geçin. Bunu herkese göstermek zorunda değilsiniz.

  • En önemlisi: Sizi sevenlerle işe başlayın. Onlardan daha iyi olmak için yardım istemekten çekinmeyin. Çünkü markaların tüm geleceği marka avukatlarında olacak. Marka avukatları oluşturmanın ilk adımı markayla olumlu deneyimler paylaşan, önerisi olanları dinlemekten geçiyor. Onları dinleyeceğinizden emin oldukları platformları kullanın. Dinleyin, anlatın ve paylaşın.

Burcu Tüzün
Dijital Pazarlama Yöneticisi

14 Şubat 2010 Pazar

Bankaların Sosyal Medya Sınavı

Son dönemin en çok konuşulan ve tartışılan konusu "sosyal medya". Hala formülü bulunamamış olsa da geleneksel medyayı yok edeceğine dair söylemler giderek artmakta. Oysa yıllardır değişim gösteren geleneksel medya ile bu yeni servislerin entegre edilerek büyük bir oluşumu yani "yeni medya"yı oluşturacağı gözardı edilmemeli.

Eskiden gazete ve dergilerde yer alan haberler hakkında sözlü olarak kendi aramızda konuşurken, artık bu mecraların web sitelerine girip haberle ilgili görüşümüzü anında paylaşıp diğer kullanıcılarla etkileşime girebiliyoruz. Haftasonu etkinliği için arkadaşlarımızı Facebook'tan davet edip, etkinliğin düzenleneceği yer hakkındaki son durumu Twitter'dan paylaşıp, daha sonra da etkinlik resimlerimizi Flickr'dan, videoları ise Youtube'dan yayınlayabiliyoruz.

Monitera Bankalar Yeni Medya Analizi - Toplam Konuşma Dağılımı

Tabi bu etkileşim, şirketler için olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçlar da doğurabiliyor. Bankalar, en çok konuşulan, tartışılan şirketlerin başında yer alıyor. Monitera olarak 1 Ocak – 1 Şubat 2010 tarihleri arasında incelediğimiz 5 banka için tablonun pek de iç açıcı olduğunu söyleyemeyiz. Yabancı yatırımcılarla yapılan ortaklıklardan yıllık kart ücretlerine, televizyon reklamlarından sosyal sorumluluk sınavlarına uzanan birçok konuşmayı analiz ettik.

Monitera Bankalar Yeni Medya Analizi - Kaynak Dağılımı

Tüm bankalar için en çok konuşma friendfeed'de yer alırken, onu sırasıyla haber siteleri, twitter ve bloglar takip ediyor. Bilgilendirme içerikli konuşmalar, diğerlerine oranla daha fazla. Özellikle de bankaların "işe personel alımı" haberleri bu dönemde en çok konuşulanlardan.

Monitera Bankalar Yeni Medya Analizi - Ton Dağılımı

Garanti Bankası ve Akbank 2010 Ocak ayında en çok konuşulan bankalar. Bunun yanısıra hakkında en çok şikayet edilen bankalar özelliğini de taşıyorlar. Yine bu 2 banka ile ilgili en çok konuşulan konulardan biri ise Doğa Derneği'nin Hasankeyf için başlattığı kampanya. Herkesin merakla beklediği, Garanti Bankası ve Akbank'ın, Ilısu Barajı projesi için kredi verip vermeyeceği. Belki bu analiz yayınlandığında karar açıklanmış olacak ama, oluşan bu olumsuz tabloyu kredi vermeyi reddedecek bankanın tam tersine çevirmesi mümkün. Akbank hakkında twitter'da en çok konuşulan konu ise düzenlediği kültür sanat etkinlikleri. Garanti Bankası'nın "ağabeyinin iş bulmasını isteyen çocuk" temalı reklam filminin de ciddi eleştirelere maruz kaldığını görüyoruz.

Monitera Bankalar Yeni Medya Analizi - Kategori Dağılımı

Araştırmamızdaki bankalar arasında sadece Yapı Kredi Bankası'nda olumlu içerik daha fazla. Bunu da "EFT saatini uzatması"na borçlu olduğunu söyleyebiliriz. Finansbank hakkında en çok konuşulan konu ise "biriken param" advergame'i. İş Bankası hakkında ise öne çıkan herhangi bir konu bulunmamakta.

Monitera Bankalar Yeni Medya Analizi - Etiket Dağılımı

Metin Kahraman

Önce Dinlemeli

Sosyal medyanın, dolayısıyla online mecraların önemi her fırsatta, her yerde tartışılır oldu. Hem kurumlar hem de markalar için yeni ve farklı açılımlara sahip olması ise bu mecranın önemli, göz ardı edilmemesi gereken bir iletişim platformu haline gelmesini sağladı.

Ancak kurumlar, markalarını burada nasıl konumlandıracakları ve itibarlarını nasıl yönetecekleri konusunda hala ciddi bir belirsizlik içinde. Geldiğimiz noktada ise online iletişim ya da PR 2.0 neredeyse sadece dijital pazarlama projelerinden ibaretmiş gibi algılanıyor. Oysa ki geleneksel PR'da olduğu gibi PR 2.0'da da marka ve kurumun bu platformdaki mevcut durumunun doğru analiz edilmesi, ardından da stratejik bir planlama ile algı yönetiminin yapılması gerekiyor.

Mevcut durumun analiz edilmesi için de marka ve kurumların kendileri hakkında neler konuşulduğunu tespit ederek, analiz etmesi ve ölçümlemesi şart. Ardından hedef kitlenin beklentilerini anlayarak, onlara uygun içerikleri oluşturması ve bunları doğru kanallardan iletmeleri gerekiyor.

Bu noktada konuşulanları anında toplayan, toplanan konuşmaları işleyerek anlamlandıran ve raporlama araçlarıyla açıklayan, kullanıcı dostu arayüze sahip takip programlarına ihtiyaç duyuluyor.

İşte Monitera, tüm bu özellikleri bir arada sunarak, algılarını doğru yönetmek isteyen kurum ve markalara destek olacağına inandığım bir proje.

Mine Türkün
Danışman
Bersay Danışmanlık